Taşbaş
Ağaçların yalnızlığıönce meyveler olgunlaşıriçlerine kapanır yok olur. sonra damarlarına kadar solmuş yapraklar. karıncalarla birlikte öz sular da çekilir. sessizce terk edilir ağaçlar. ay ışığı ayazında titreyip üşür çırılçıplak budaklar. incecik dallar hisseder ayrılığı. ve başlar ağaçların mevsimsel yalnızlığı... Arka bahçemdeki çam ağacının yalnızlığı,yoğun kar yağışı sonrası köklerinin oynayıp belinin bükülmesi ile başladı. Hastalık dallarının kuruması bedeninin güç kaybetmesi ile günden güne ilerledi.Gözümün önünde eriyip kurumasına dayanamayıp ellerimle son verdim yaşamına.Gövdesinden aldığım bir kaç dilim hatıradan birisi başının altına yastık oldu uyutuyor TAŞBAŞ'ı.. Başdeğirmen metruk değirmende kurumuş bir dere çağlayıp akar anılarda. yosun tutmuş değirmen taşı döner durur zamana karşı. bakarım taşa başım döner, düşerim. bir yolculuk başlar zamanın ötesine. taşların arasında ezilir yok olurum... artık, ekmek olmayı bekleyen birkaç avuç yorgun esmer unum. Başdeğirmen'de, eski günlerdeki gibi ziyaretçilerimi bekliyorum Gölcük Başdeğirmen'de düzenlenen yıllık arkadaş toplantısında, şiirlerin okunduğu, anıların tazelendiği eğlenceli bir mayıs gecesinin ardından yaptığım bir sabah yürüyüşü esnasında dere içinde gözlerini dikmiş bana bakarken buldum kuru kafa şeklindeki taşı. Paçaları sıvayıp girdim dereye, artık avuçlarımın arasında yeni yaşantısına hazırdı taştan kuru kafa. İki taş avuçlarımda iki taş, zamanın yavaşladığı mekanlardan. biri Sarozun serin, diğeri Bozcaadanın dingin sularından. akrebin yelkovana meydan okuduğu o yaz bir araya geldi iki taş, biri fincan dibi kadar kahve, diğeri, beyin gibi kıvrım kıvrım ve beyaz... Bozcada sahillerinden getirdiğim beyaz taş beyin olup hayat verdi. Taşbaş'a Samsun Çakırlar sahilinden topladığım yeşil çakıllar yün oldu başına. Kadırga sahillerinin renkli taşları dili oldu konuşturdu, göz oldu, ışık oldu Taşbaş'a. Ve boynuzlar, rahmetli Muzaffer'in kurbanlık koçundan hatıra kaldı. Taşbaş hayat buldu. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder